Bazen hem gaza hem frene aynı anda bastığınızı hissediyor olabilirsiniz. Bir yanınız ilerlemek isterken diğer yanınız harekete geçmenizi engelliyor olabilir.
Kendi kendini sabotaj dediğimiz bu durum çoğumuzun başına geliyor. Sebebi de çoğunlukla, yapmaya çalıştığımız şeyle aslında inandığımız şeyin çatışması oluyor.
Mesela, 10 yeni müşteri daha almamız gerek, diyerek kendimize bir hedef koyuyoruz. Zihnimizdeki hedef bu. Belki bunu ekibe de anlatıyoruz. Bu hedefe göre planlar yapıyor, çalışıp çabalıyoruz.
Ama diğer taraftan, zihnimizin bir köşesinde minik bir ses var ve diyor ki, nereye 10 yeni müşteri alıyorsun? 10 müşteri bulabileceğin pazar mı var? Olsa da sana gelirler mi? Gelseler de altından kalkabilir misin?
Sonuç?
Olacağı varsa da bir şekilde olmuyor, çünkü zihin, önemsiz görünen minik minik kararlarla, kendi kendini sabote ediyor.
İşte tam bu noktada, pazarlamanın da stratejinin de tüm doğruları anlamsız hale geliyor. Çünkü işimiz o kadar da “matematik” değil. Çıktığı yola kendi içinde dengeli bir biçimde inanmayan bir zihin, minik ve dikkat çekmeyen kararlarla tüm süreci sabote edebiliyor.
Neden?