Gillette CEO'su o sabah her sabah olduğu gibi 5 buçukta uyandı. Her başarılı CEO gibi sporunu yaptı, duşunu aldı, ofise geçti.
Kafası her zamanki gibi rahattı.
Gillette’in pazar payı %70'ten fazlaydı, dişe dokunur bir rakibi de yoktu. Öğleden sonra tenis dünyasının bir numarası Roger Federer’le yemek yiyecek, reklam sözleşmesini kutlayacaklardı. Üstelik yeni ürün çalışmaları da son aşamaya gelmişti. Birazdan, 28 bıçaklı Gillette Mach3 Ultra Fusion SLX lansmanı için ajansın önerilerini dinleyecekti, ki…
İçeri asistanı girdi.
"Efendim, bir video var. İzlemeniz gerek."
Video 1 dakika 33 saniyeydi. Bir adam depoda yürüyordu. Elinde bir tıraş bıçağı vardı. Ve Gillette'e küfrediyordu.
CEO anlam veremedi.
Dandik bir prodüksiyon, kaba bir dil… Çok banal…
Ama 48 saat sonra, o videoyu hazırlayan markanın 12.000 sipariş aldığını duydular.
Yani belki de 12.000 müşterileri gitmişti. 48 saatte…
5 yıl sonra…
Unilever’in o markayı 1 milyar dolara satın aldığını öğrendiler.
Unilever, Gillete markasının sahibi Procter & Gamble gibi bir devdi.
Yani demek ki, o marka artık Gillette’in de direkt rakibiydi.
Tıraş bıçağı markası Dollar Shave Club, piyasaya böyle girdi.
Bu vakayı analiz eden çoğu pazarlamacı, tıpkı yukarıdaki gibi, merkeze viral olmuş o videoyu koyar: 4500 dolar maliyetle bir video çektiler, Gillete’e kafa tuttular, video patladı, viral oldular ve Unilever onları 1 milyar dolara satın aldı.
Bir gecede köşeyi dönme hikayeleri daha çok tuttuğu için, bu hikaye çoğunlukla böyle anlatılır. Ama işi sırrı o video değil. O video işin sonucu, finali.
Gelin, bu vakada asıl neler olduğuna bakalım. Yani Dollar Shave Club'ın asıl ne yaptığına bakalım:
Dollar Shave Club'ın yaptığı ne videoyla ne de tıraş bıçaklarıyla ilgiliydi.