Bazı pazarlamacılar “algıları değiştirmek” için yola çıkıyor. Reklamla ya da başka pazarlama faaliyetleriyle, algıları değiştirebileceklerini düşünüyorlar.
Dilimizde bu çabayı ifade eden güzel bir kelime var: Hüsnükuruntu. Herhangi bir durumu saf saf kendinden yana iyiye yorma demek. Algıları değiştiremezsiniz. Boşuna uğraşmayın.
Neden diye soruyorsanız, yanıtı basit: Bildiğiniz herhangi bir şeyi unutmayı deneyin bakalım, yapabiliyor musunuz? Kötü bir anınızı unutmayı deneyin ya da TC kimlik numaranızı? Unutabiliyor musunuz? Unutamazsınız.
İşte bu yüzden, mesela Hyundai gerçekten Mercedes’le yarışacak bir otomobil üretse bile, bir Hyundai otomobilin lüks algılanmasını sağlayamazsınız. Hyundai hakkında bildiklerimiz var, unutamayız. Hyundai lüks değildir.
Ya da sepet ortalamasında Migros BİM’den ucuz olsa bile, Migros’un BİM’den ucuz algılanmasını sağlayamazsınız. Ucuz olan BİM'dir.
Deneyebilir misiniz, deneyebilirsiniz. O da sizin hüsnükuruntunuz olur.
O zaman çözüm ne?
Markanız nasıl algılanıyorsa onu kabul etmek, o algılar üzerine, o algıları kullanarak, o algıları avantaja çevirecek mantıklı bir plan geliştirmek durumundasınız.
Peki ya Hyundai gibi bir markanız varsa ve lüks segmente adım atmak istiyorsanız?
O kategori için yeni bir marka yaratacaksınız.
Toyota bunu Lexus ile yaptı ve başarılı oldu. Hatta Toyota Lexus'u kendinden o kadar iyi uzaklaştırdı ki, Google’da Lexus aramalarında Lexus’un bir Toyota markası olup olmadığı da sık sorulanlar arasında. Çoğu kişi hâlâ Lexus'un Toyota'nın bir markası olduğunu bilmiyor. (Is Lexus own by Toyota?)
Migros da aslında lüks taraf için aynısını Macrocenter’la yaptı. Ama ucuz taraf için hüsnükuruntuya devam ediyor.
Kısacası, insanlar markanız hakkında bir karara vardıysa o kararı değiştiremezsiniz. Hüsnükuruntularınız için milyonlar harcamayın.
Ama daha fazlasını okumak için ayda 8$ harcayabilirsiniz😄 Pro abonelere özel makaleler aşağıda👇
Daha fazlasını oku
