Yeni bir marka yaratmak için yola çıktıysanız, iki olası riskten birini seçmeniz gerekir.
Birinci risk reddedilmek, ikincisi fark edilmemek.
En küçüğünden en büyüğüne, vereceğiniz tüm kararlar, sizi bu iki uçtan birine doğru savurur.
Sonuçta elinizde ya reddedilen bir markanız olur ya da kayıtsız kalınan, fark edilmeyen bir markanız…
Önce birinci riske bakalım, reddedilen marka nasıl olur?
Markanız ve sunduğunuz ürün ya da hizmet, girdiğiniz kategorinin alışılagelmiş kuralları dışında ise…
Yani performansıyla, özellikleriyle, fiyatıyla, tasarımıyla, dağıtımıyla, rengiyle, kokusuyla, ıvırıyla, zıvırıyla herhangi bir şekilde tüketicilerin alıştığı deneyimin dışındaysa, markanızın reddedilme riskiyle karşı karşıya kalırsınız.
Markanızı fark ederler, görürler, incelerler, beğenmezler, beğenmediklerini etrafa da söylerler, bazen aşağılarlar, kınarlar, nefret ederler ya da alay ederler ve sonuçta, reddederler.
Kabul etmeleri için değişmek, tavizler vermek ya da alışmaları için beklemek zorunda kalabilirsiniz.
İkinci risk ise, fark edilmemek.