Göz mü, kulak mı?

Pazarlama camiası genelde gözün kulaktan üstün olduğuna inanır. Aslında pek öyle değil.

Yani bir resim, bin kelimeye bedel değil.

Eğer öyle olsaydı, elimizde bunu anlatan bir resim olurdu. Ama yok.

Elimizde 5 kelime var ve diyor ki: Bir resim bin kelimeye bedeldir.

Biz de bunu sorgulamadan inanıyoruz. Saçma.

Hatta Psikolog Thomas Sticht tam tersini savunuyor ve diyor ki:

Bir sözün bin resme bedel olduğunu düşünmeyi yeğlerim. Düşünün, kavramları temsil etmeye çalışan kaç resim gördünüz? Tanrı, dürüstlük, güvenilirlik ve sevgi gibi sözcükler. Bu kavramları resimlerle temsil etmek son derece zordur, bu yüzden birçok durumda bir sözün bin resme bedel olduğu kanısındayım.

Washington Üniversitesi’nden Dr. Elizabeth Loftus da, ki kendisi insan zihninin işleyişi üzerine 8 kitap yazmış bir araştırmacı, kulağın birçok açıdan gözden üstün olduğunu anlatıyor.

Dr. Loftus, insanlara belirli bir sözcük listesini laboratuvar ortamında görsel ve işitsel olarak sunduğunuzda, duydukları sözcüklerin, gördükleri sözcüklerden hatırladıklarından çok daha fazla çıktığını söylüyor.

Bizi asıl ilgilendiren kısım ise şu:

Markanızla ilgili kararlar verirken, işin görsel kısmına fazla özen gösterip, kulağı ihmal etmeyin.

Mesela en basiti ve en önemlisi, marka ismi seçerken göze değil, kulağa göre karar verin.

Kriteriniz şu olsun: Bu ismi biri duyduğunda, kolayca anlayabilecek, söyleyebilecek ve yazabilecek mi?

Marka isminiz, hınzırca olduğunu düşündüğünüz bir kelime ya da harf oyunu yüzünden, doğru anlaşılması, söylenebilmesi ve yazılabilmesi için, prospektüse ihtiyaç duymasın.

Bize de yazık, markaya da...