Neden harekete geçemiyoruz?
Toplantıdan çıktınız. Elinizde kafanızda harika fikirler, harika hedefler var. Herkes motive.
Sonra?
Sonrası yok. Hiçbir şey.
Bir türlü atılamayan adımlar, azalarak biten heves, bitmeyen projeler, rafta kalan planlar….
Mutlaka tanıdık gelmiştir.
Sebebi için de bahaneler hazır: Az çalışıyoruz, disiplinli değiliz, motivasyonumuz eksik, günlük koşturmacadan fırsat bulamıyoruz, elektrikler kesildi çalışamadım…
Bahane çok.
Ama sorun bunlar değil.
Sorun şu: Enerjiyi toplayıp tek bir noktaya yönlendirememek.
Kolay mı? Değil.
Çünkü ortada 20 sorun var: Satışlar düşük, bilinirlik düşük, rakip agresif, satış ağlıyor, üretim bağırıyor, bütçe yetersiz, marka yeni, ekip yorgun…
Hepsine birden saldırmanız gerekiyor. Siz de bunu yapıyorsunuz.
Sorun da işte tam burada başlıyor.
Düğüm noktası
Bir markanın, hatta bir işletmenin sorunlarını bir yumak gibi düşünün. Ama derli toplu değil. Düğüm olmuş, onlarca irili ufaklı düğüm…
Birbirine dolanmış. Karmakarışık.
Siz ne yapıyorsunuz?
Çözebilmek için rastgele bir yerlerden düğümleri çekiştiriyorsunuz. Biraz buradan, biraz şuradan, biraz pazarlamadan, biraz maliyetten, biraz ekipten, biraz satıştan…
Sonuç? Yumak daha da karışıyor, bazı düğümler daha da sertleşiyor.
Ama hepimiz biliyoruz ki...
O yumağın içinde öyle bir düğüm olur ki…
Onu bulup da ipi doğru çekerseniz...
Evet, devamı bir anda açılır, geri kalanı çok kolaylaşır.
İşte ben o noktaya "Düğüm Noktası" diyorum.
Ve markaların da böyle düğüm noktaları var.
Bir markanın düğüm noktası…