Pazarlama ve reklam neredeyse bir matematik gösterisi haline geldi. Gösterim sayıları, izlenme ve tıklanma oranları, pazarlama hunileri ve dönüşüm oranlarıyla boğuşuyoruz.
Bu verilerin gereksiz olduğu söylenemez. Hepsi gerekli.
Ama matematiksel sonuçların “markalamada her şey” demek olduğuna da katılmak mümkün değil. Çünkü bir kampanya matematiksel olarak oldukça başarılı olsa da istediğimiz mesajı istediğimiz şiddette iletmiyor olabilir.
Yani reklam, belki de ulaşması gereken herkese ulaşması gereken sıklıkta ulaşmıştır. Ya da reklam videomuzu izlemesi gereken herkes, izlemesi gerektiği kadar izlemiştir. Ama oturup kampanyamıza maruz kalan birkaç potansiyel müşteriyle konuştuğumuzda, başladığımız noktayla bitirdiğimiz nokta arasında pek de fark olmadığını görürüz.
Problemi ve çözümü yine hemen matematikte arayabiliriz. Artık genelde öyle yapıyorlar. Ama belki de eksik olan, cürettir. Cüretkâr olmak.
Türk Dil Kurumu Sözlüğü cüret için 3 farklı tanım yapmış:
Birincisi, kendini bilmezlik.
İkincisi, düşüncesizce saygıyı aşan davranış.
Üçüncüsü, cesaret.
Evet, bu üç tanımı bir kaba dökün, karıştırın ve kulak memesi kıvamına gelene kadar çırpın. Cüret bu. Bugünün pazarlama dünyasında eksik olan da bu.
Bugünün pazarlama dünyası matematikte hiç olmadığı kadar iyi. Cüretkârlıkta hiç olmadığı kadar zayıf.
Mesela…