Geçtiğimiz 3 hafta boyunca strateji belirlemenin de bir stratejisi olduğunu konuştuk. Markaların stratejilerini belirleyebilmesi için konumlandırmanın mucitleri Trout ve Ries'in önerdiği stratejiyi, yani bir stratejik kareye yerleştirilmiş dört savaş türünden üçünü inceledik.
Bugün sıra dördüncü ve son savaş türü olan gerilla savaşında.
Gerilla kavramı pazarlama ve reklamcılım alanında fazlasıyla kullanılıyor. Hatta neredeyse, geleneksel olmayan her türlü eylem gerilla pazarlama olarak kabul ediliyor. Ama biz öyle "tek atımlık" gerilla eylemlerden bahsetmeyeceğiz. Biz gerilla savaşını, bir markanın stratejisi olarak ele alacağız.
Gerilla hareketine hangi noktadan baktığınıza göre değişmesi sebebiyle, literatürde de tanımlanması zor olsa da gerilla savaşı, ya da gayrinizami harp, büyük ve düzenli güçlerin karşısındaki küçük ve düzensiz kuvvetlerin savaşını temsil ediyor.
Yani şirketler ve markalar, gerilla savaşını tercih edip etmemeleri gerektiğine karar verirken dikkat edilmesi gereken şu: Kendi şirketimizin boyutuna değil, karşımızdakilerin boyutuna bakmalıyız. Mesela Türkiye'nin en büyük şirketi olabiliriz. Ama karşımıza The Coca-Cola Company'yi ya da Apple'ı alacaksak, ona göre küçük kalabiliriz ve gerilla savaşı yapmamız gerekebilir.
Kısacası, hangi pazarlama savaşını seçeceğimize karar verirken önemli olan bizim büyüklüğümüz değil, rakibin büyüklüğü. Ve eğer rakip bizden oldukça büyükse, net bir dengesizlik varsa, gerilla savaşını tercih etmeliyiz.
İşte gerilla savaşının ilkeleri: