Bir geleneksel pazarlamacının ilk sorusu şudur: Bütçemiz ne kadar?
Bütçesi ne kadar büyükse, geleneksel pazarlamacı için o marka o kadar mühim bir markadır. (O bütçeyi yöneten pazarlama müdürü de, binaenaleyh, mühim bir insandır.)
Geleneksel pazarlamada, bütçen kadar konuşursun.
Öyle ya, sadece çarşıda pazarda değil, pazarlamada da her şey ateş pahası.
Televizyon reklamı da dünyanın parası, dijital reklamlar da…
Halka ilişkiler de çok para ister, influencer marketing de…
Bütçe iyiyse, tüm kapılar ardına kadar açılır. Ağzında gümüş kaşıkla doğmuş böyle markalar var.
Ama olan var olmayan var.
Bazı markalar da çulsuz, fakir, zil.
Ayıp mı? Değil. Hayat böyle, acımasız.
Yolun başında bütçenin az olması, yeterli olmaması normal.
Peki ne yapacak bu markalar? Taş mı yesinler? Pazarlamadan vaz mı geçecekler? Oynamadan yenilgiyi kabul mü edecekler?
Tabii ki hayır.
Çok şey para olsa da, her şey para değil.
Onların bütçesi sizin bütçenizden büyük diye, daha baştan yenilgiyi kabul etmek zorunda değilsiniz.