Parlak ve yıkıcı bir fikri, lideri olmayan 12 kişinin bulunduğu bir toplantı masasına getirirseniz, can çekişerek ölmesini izlersiniz. Hiç şaşmaz.
“Ortak akıl” yöntemi sadece sakin denizde, fırtınasız havada, gideceği yer belli olan gemiyi rotada tutup makul bir yolculuk yaşamak için faydalı olabilir.
Ama yeni bir kıta keşfetmek için yola çıkacak bir gemide, ortak akılla karar almaya kalkarsanız, değil yeni bir kıta keşfetmek, limandan bile çıkamayabilirsiniz.
Çünkü insanlar, yenilik ve yaratıcılık taraftarı olduklarını söyleseler de, aslında yenilikten ve yaratıcılıktan korkar. Bu yüzden yeni bir fikri ortak aklın önüne atarsanız, çiğ çiğ yerler.
Tarihe bakmanız yeterli. Dünyayı değiştiren fikirler, ortak aklın değil, bireylerin inadıyla uygulanabildi.
Ya da Henry Ford’un meşhur sözünü hatırlayın: “Eğer insanlara sorsaydım, daha hızlı atlar isterlerdi.” Ford, ortak akla aldırmadı, bildiğini okudu.
Ted Turner ortak akla danışsaydı, 24 saat sadece haber yayınlayan bir kanal kuramazdı ve CNN doğmazdı. Hatta CNN kurulduktan sonra bile, televizyoncular ve haberciler, yıllarca CNN’le dalga geçti. Sonuç ortada. Ted Turner haklı çıktı.
Bugün de değişen bir şey yok. Ortak akıl cehennemine düşmeyen gençlerin kurduğu teknoloji şirketleri, yönetim kurulu - danışman ordusu - CEO, CMO, CFO, CTO bürokrasisiyle ilerleyen ortak akıl makinası dev şirketleri parmaklarında oynatıyor.
Yeni bir marka yaratırken ihtiyacınız olan şey ortak akıl değil.
Sadece akıl. Kendi aklınız.
Ortak akıl sizi vasata, risksiz alana çeker.
Yeni bir marka yaratırken de en büyük risk budur.