İlke #9: Yeni markalar yaratmaktan korkma
Odaklanan markalar güçlüdür, genişleyen markalar zayıflar
Üzerinde Komili logosu olan bir bebek bezi paketi görebilirsiniz. Ve zeytinyağı olarak tanıdığınız Komili'nin logosunun bebek bezi paketinin üzerinde ne işi olduğunu anlamakta zorluk çekebilirsiniz. Haklısınız.
Yumuşatıcı diye marketten alıp geldiğiniz Yumoş, yumuşatıcı değil deterjan çıkabilir, şaşırabilirsiniz. Haklısınız. Yılların yumuşatıcısı Yumoş, artık deterjan da satıyor. Şu an öğreniyor olabilirsiniz, o renkli ayıcıkların olduğu kampanya yumuşatıcı değil, deterjan reklamı.
Samsung logolu bir iş makinası, bir klima, bir akıllı telefon ve bir çamaşır makinesi görebilirsiniz. Ya da Pınar logolu süt, su, ton balığı, donmuş bezelye ve 400 çeşit ürün daha görebilirsiniz.
Bazı şirketler, ürettikleri her ürünün üzerine aynı markayı "çakmayı" tercih ederler. Bu tercih, pazarlama camiasında yıllardır tartışılan bir meseledir.
Bir kısım pazarlamacı bu "tuhaflığı" marka genişlemesi, çatı marka, şemsiye marka, ürün hattı genişletme gibi “pazarlama” kavramlarıyla ele alır ve onlarca şarta bağlı olarak, bu markalama yöntemini bir mantığa oturtmaya çalışır. Yani aynı marka adı altında iş makinası ve akıllı telefon satmayı ya da aynı marka adı altında süt ve ton balığı satmayı, bir mantık çerçevesine oturtmak için kırk takla atarlar.
Ama bu satırların yazarının geldiği pazarlama ekolünün tavrı nettir ve basitçe der ki: