Doğru karar vermenin yolu

Bizde olup makinelerde olmayan güç

Doğru karar vermenin yolu
Photo by Bret Kavanaugh / Unsplash

Büyük bir çelişkinin içinde yaşıyoruz:

Bilim dünyası yapay zeka peşinde koşuyor. Makinelerin zekasını insan zekasına yaklaştırmaya çalışıyorlar.

Aynı anda biz insanlar, kendi zekamızın gücünü bir kenara atıp makinelere özeniyor, kararlarımızı makineler gibi vermeye çalışıyoruz. 

Tuhaf değil mi?

İnsanlara, özellikle iş dünyasındaki insanlara sürekli, verilerle karar vermeleri öğütleniyor. 

Veri toplamaya, verileri değerlendirip artıları ve eksileri teraziye koyarak karar vermeye çalışıyoruz.

İş dünyasında açık seçik veri olmadan karar veremez hale geldik. Makine gibi olmamızı öğütlüyorlar. Ve bu gayet normal karşılanıyor. Ama normal değil.

Çünkü bu aslında biz insanların tek yöntemi değil. Bu makinelerin -şimdilik- tek yöntemi.

Bizim makinelerde olmayan bir artımız var: İçgüdülerimiz. Ya da sezgilerimiz. İlham… Adına ne derseniz…

Onları neden kullanmıyoruz?

Bilim şu an için bunları açıklayamadığı için mi?

Bilim beynin nasıl çalıştığını -şimdilik-  tam olarak açıklayamıyor diye, bu yöntemlere güvenmemeli miyiz?

Sezgi dediğimiz şey aslında bir karar verme yöntemi değil mi?

Sezgi, ya da içgüdü, içimden bir ses dediğimiz şey, zihnimizin, bilinçaltımızın, bizim bilinç üstüyle açıklayamadığımız şekilde bazı verileri işleyip bir sonuca varması değil mi?

Sizce beynimiz, k.çı kırık bir Excel dosyasında toparlanıp görselleştirilebilen veriden çok daha fazlasını topluyor ve işliyor olamaz mı?

Mutfağı görmüyoruz, gidiş yolunu bilmiyoruz diye, neden sonuca şüpheyle yaklaşıyoruz? 

Beynimiz nasıl karar verdiğini bize açıklamak zorunda mı?

Sezgilerimiz önemli.

Bir karar vermeniz gerektiğinde içinizden bir ses size net bir şekilde bir yönü gösteriyorsa, o sesi dinleyin.

Veriler o sesi desteklemese de dinleyin.

Hatta önünüzdeki veriler o sesin gösterdiği yöne karşı çıksa da, o sesi dinleyin.

İlham geldiyse kurcalamayın, kanıt aramayın, yapın.

Arkada bir yerde, bilincimizin fark ettiğinden çok daha fazla veriyle verilmiş bir karar var belli ki.

O ses bir parazit değil. 

Karmaşık bir değerlendirme mekanizmasının verdiği karar. 

Nasıl değerlendirdiğini anlamasak da, kendi beynimizin kararına güvenmeliyiz.

İçgüdü, sezgi, ilham… 

Bunlar makinelerde olmayan, bizde olan güçler. 

Beynimiz bize çoğu zaman doğru yolu gösteriyor: İçimden bir ses diyor ki...

Daha da güzeli, o yoldan gidersek çözümü de gösteriyor.

Tek şartı var: Onu dinlememiz gerek.

İnatlaşmayın.


Harika! Başarıyla kaydoldunuz.

Tekrar hoş geldiniz! Başarıyla oturum açtınız.

Engin Tezcan'a başarıyla abone oldunuz.

Başarılı! Giriş yapmak için sihirli bağlantıyı e-postanızda kontrol edin.

Başarılı! Fatura bilgileriniz güncellendi.

Faturanız güncellenmedi.