Bariz olanın önündeki engeller(3/4)📌
Reklamcılar, pazarlamacılar ve zamanın ruhu, kafanızı karıştırabilir.
Markanız için bir karar almanız gerektiğinde, yapmanız gerekeni çoğu zaman sağduyunuzla belirleyebilirsiniz. Barizdir. Apaçık ortadadır.
Ama reklamcılar, pazarlamacılar ve zamanın ruhu, kafanızı karıştırıp o bariz kararı almanızı engelleyebilir. Bu yazıda, o tuzağa düşmemeniz için size birkaç uyarım olacak.
Moda kavramlara dikkat edin
Pazarlamadaki moda kavramlar kafanızı karıştırıp bariz olanı görmenizi engelleyebilir
Uluslarası reklam ajansı Saatchi & Saatchi’nin o dönemki CEO’su Kevin Roberts, 2004 yılında bir kitap yazdı ve tüm dünyada pazarlama camiası, Lale Devri’ne benzer sanki bir sefahat dönemine girdi. Kitabın adı, Lovemark’tı.
Robert kitabında, markaların artık zor durumda olduğunu ve onları kurtarmanın yolunun “aşk” kavramında olduğunu iddia ediyordu. Markalar için gizem, duygusallık ve samimiyetten oluşan bir model tasarlamıştı.
Kevin beyin dünyanın en büyük reklam networklerinden birinin başında olmasının da etkisiyle, Lovemark kavramı virüs gibi yayıldı. Konferanslarda, dergilerde, röportajlarda Lovemark konuşulur oldu. Londra’dan New York’a, Tokyo’da İstanbul’a pazarlama işindeki herkes, markasını Lovemark yapmanın peşine düştü. Ama herkes.
Mesleğe başladığım yıllardı. Tuvalet kağıdı markası yönetenler de Lovemark olmayı konuşuyordu, sıralı otogaz sistemi markası yönetenler de…
Oysa ki doğal olarak, Kevin Roberts o kitabı bir peygamber sıfatıyla tüm markalara emir olarak yazmamıştı. Ama koca koca pazarlama yöneticileri, herkes bundan bahsediyorsa vardır bir hayır diyerek, işi gücü bıraktı, markalarına gizem, duygusallık ve samimiyet katma yarışına girdi.
Aşık olunan tuvalet kağıdı markaları yaratacaklardı…
Sonuç?
Kevin Roberts’ın başında olduğu ajans Saatchi & Saatchi, Lovemark rüzgarıyla 430 milyon dolarlık yeni iş aldı. (Wikipedia’daki Lovemark maddesinde öyle yazıyor.)
Önünü arkasını ve markasını düşünmeden Lovemark aşkına kapılanlar da boşa zaman ve para harcamış oldu.
Bugün de aynı rüzgar “purpose” kavramı etrafında esmeye başladı. Sosyal bir amacı olan markaların daha çok tercih edileceği iddiasıyla esen bir rüzgar…
“Brands with purpose grow – and here’s the proof - Amacı olan markalar büyüyor, işte kanıtı” diyerek Unilever başı çekiyor. David Aaker de kitabını yazdı. Pek yakında ülkemizde de hissedilmeye başlar.
Ve yine birçok pazarlama yöneticisi, bu model/kavram/yöntem bana uygun mu değil mi, diye düşünmeden, sağduyusunu bir kenara bırakarak, markası için sosyal bir amaç aramaya başlayacak.
Bu moda kavramların yarattığı rüzgarlar kafanızı karıştırıp markanız için bariz olanı gözden kaçırmanıza sebep olabilir.
Belki de insanların markanıza aşık olmasına gerek yoktur. Ya da sosyal bir fayda peşinde koşup koşmamanızı tüketiciler umursamıyordur.
Pazarlamada moda olan kavramların markanızın çıplak gerçeğini çarpıtmasına izin vermeyin.
Sağduyunuza güvenin.
Yaratıcılık hevesine dikkat edin
Yaratıcı olma çabası, bariz olanı görmenizi engelleyebilir.