Markalar zamandan ve mekandan bağımsız olarak 3 farklı evrenden birinde yaşar. Markanızın şu an hangi evrende olduğunu bilmeniz, doğru kararlar verebilmeniz için, hayatidir.
Üretim evreni
Üretim evreninde önemli olan ürünü üretmektir.
Üretim evreni, mesela zamanında Henry Ford’un ya da bugün Sam Altman’ın yaşadığı evrendir.
Ürün, mesela Ford örneği için otomobil, icat edilmiş ve üretilebiliyor olsa da, o ürünün büyük kitlelere ulaşması önünde engeller vardır. Üretimin kolaylaşması, ucuzlaması, miktarının artması, fiyatının düşmesi gerekir.
Yani mesele üretmek, üretebilmektir. Bunu yapabilirseniz önünüzde devasa bir pazar açılır.
Henry Ford’sanız, montaj hattı yöntemini icat eder, tasarlayıp uygular, üretim işini çözer ve büyük kitlelere satış yapmaya başlayabilirsiniz.
Üretim evreninde ürünün makul maliyetlerle üretilebilmesi önemlidir.
Üretim evreni tarihle ilgili değildir. 100 yıl önce de, 100 yıl sonra da, bugün de bazı ürünler ve markalar, üretim evreninde olabilir.
Bugün Sam Altman, ChatGPT ile Ford’un yaptığını yapıyor. Yapay zekayı -bir şekilde montaj hattıyla- aylık 20$ karşılığında geniş kitlelere sunuyor.
40 yıl önce Tofaş’ın Türkiye'de yaptığı da Ford’un yaptığına benzer. İnsanlar 40 yıl önce Türkiye’de sıraya girip para ödeyip isim yazdırıyor, birkaç ay sonra Tofaş’tan otomobillerini alıyorlardı. Kartal, Doğan, Şahin... Ne renk geleceği bile bazen belli değildi. Ama önemliydi. Çünkü başka üretim yoktu.
Üretebilmesi yetiyordu. Ki̇mse renk seçememeyi ya da otomobilin iç tasarım kalitesini sorgulamıyordu.
Üretim evreninde, bir ürünü makul fiyatlara satabilmek için makul maliyetlerle piyasaya sunabilecek sistemi kurmak önemlidir. Çünkü ortada o ürünün çözdüğü problemi çözebilecek başka ürün yoktur.
Bunu yapabilenler, yani üretebilenler, ürünlerini büyük kitlelere satar ve devleşir.
Üretim evreninde ürünün üretilmesi önemlidir.
Kimsenin, ürünün detaylarını ve performansını karşılaştırabilecek hali yoktur. Çünkü rekabet yoktur.
Rekabet evreni
Ford gibi üretim evreni yaratıp üretim yapanlar bir süre sonra işleri oturtur. Üretim teknolojileri oturur, maliyetler oturur, kârlılık oturur, pazar oluşur. Böyle olunca da, birilerinin ağzının suyu akmaya başlar, başkaları da “o işe” girer.
Rekabet böyle başlar.
Ford tek başına çalıp söylerken mesela General Motors da pazara girer. Artık sıradan bir Amerikalının önünde 2 tercih vardır. Ford mu Chevrolet mi?
İşte o andan itibaren, sadece üretebilmek yetmemeye başlar. Çünkü satın alması beklenen potansiyel müşteriler, karşılaştırabilmeye başlar.
Daha ucuz, daha geniş, daha uzun ömürlü, daha hızlı, daha güvenli, daha pahalı, daha prestijli, daha havalı…
Evet, nereye geldiğimi anladınız. Markalama ihtiyacı tam da burada doğar. Artık üretebilmek yetmez. Artık üretimin, rakibe göre avantaj yaratacak şekilde organize edilmesi gerekir.
Daha ucuza üretmenin yollarını bulmak, daha uzun ömürlü ürünler üretmenin yollarını bulmak ya da daha “havalı” otomobillerin üretmenin yollarını bulmak gerekir. Daha her ne ise...
Hamle sırası, potansiyel müşteriye geçmiştir.
Şirketler, potansiyel müşterilerin kararını manipüle etmek için uğraşmak zorundadır. Rekabet evreninde üretimden dağıtıma, markadan fiyata her şey potansiyel müşterinin kararını etkilemek için tasarlanır.
Ford tek başınayken logosunun öyle ya da böyle olmasının bir önemi yoktur. Ama rekabet ortaya çıkınca logodan kurumsal kimliğe, artık her şeyin önemi vardır.
Mesela ChatGPT şu an, üretim evreninden rekabet evrenine geçiş aşamasında. Google, Bard ile devreye girdi. Yakında başkaları da girecektir. Şu an ürün performansları GPT ile kıyaslanamasa da, o pazar da rekabet evrenine taşınacak.
Üretim evreninden çoğunlukla rekabet evrenine geçilir ve savaş, rekabet evreninde sürer gider. Çoğu marka bu evrende doğar, yaşar ve ölür.
Ama başka bir evren daha var. Kapısı olmayan tuhaf bir evren. O evren, post-rekabet evreni. Yani, rekabet sonrası evren.