Reklam yazmanın ilk adımı
"Biggest pain point", "call to action" ya da "social proof"tan önce düşünmeniz gereken
Nasıl reklam metni yazılacağına dair çok fazla kaynak ve öneri var.
Oysa bir reklam metni yazarken ilk düşünmeniz gereken “nasıl” söyleyeceğiniz değil. İlk ve asıl düşünmeniz gereken, “ne” söyleyeceğiniz.
Hafta sonu evinde ailesiyle vakit geçiren bir adama, fabrikasında yangın çıktığını söyleyecekseniz, bunu nasıl söylemeliyim, diye düşünmeniz gerekmez.
"Biggest pain point" ne, "call to action" nasıl olmalı, "social proof" eklemeli miyim, "headline" yeterince "clear" mı, falan diye tırmalamanıza gerek yok.
Abi senin fabrikada yangın çıktı, deseniz, yeter. Formüle de gerek yok, süse de. Haber yeterince güçlü ve dikkat çekici.
Bir ürün ya da marka için reklam yazmak da çok farklı değil.
Söyleyeceğiniz şey yeterince güçlü ve dikkat çekici olursa, dümdüz söyleyebilirsiniz. Formüllere ihtiyacınız kalmaz.
Ama söyleyeceğiniz şeyin kendisi güçlü ve dikkat çekici değilse, formüller evet, belki biraz destek olur ama sonuç pek de parlak olmaz.
Bu yüzden “nasıl” söyleyeceğinizden çok “ne” söyleyeceğinizi düşünseniz iyi olur.
İşin güzel tarafı, "nasıl söylediğiniz" değil, "ne söylediğiniz" ve "ne söylemeniz gerektiği" hakkında kafa yormaya başladığınız anda, tavladan satranca geçmiş olursunuz. Şans faktörü de devreden çıkar formüller de…
Kendinizi, ürününüzü, markanızı ve rakiplerinizi mecburen didiklemeye başlarsınız. Böylece gerçekler kabak gibi ortaya çıkar. Bahaneler anlamsızlaşır, kendinize yalan söyleyemeyecek duruma gelirsiniz.
Şimdi bunu söyleyeceğiz de, rakip de bunu söylüyor, demeye başlarsınız.
İşte o zaman da, "gerçekten farklılaşmanın" yollarını aramaya başlarsınız.
Markalar dünyasındaki strateji oyunları da, böyle başlar.
Profesyonel abone olursanız
Aşağıdaki 10'dan fazla özel makaleye hemen erişebilirsiniz. Ayrıca her ay 4 yeni özel makale okuyabilirsiniz.👇